31 Ağustos 2012 Cuma

yatak odaları şenlensinn.

internette boş boş dolanırken kendimi yine dekorasyon örneklerine bakarken buldumm.. 
zaten ne zaman bişeyler araştırsam dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum..
şu yatak odaları harika.. herbiri çok güzel insan bikaç tane yatak odası olsun istiyo yaaa.. 
insan huzurla doluyo. kesinlikle ruhuna işliyo insanın fotoğraflarına bakmak bile. kendimi bunlardan birinde hayal ediyorumm hmm inanılmazz.

















30 Ağustos 2012 Perşembe

böyle bir dostu olmalı insanın....




Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..

Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...

'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:

'Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!...'

Can Dündar

anılar..

Tatilimi çocukluğumu geçirdiğim dahası doğduğum topraklarda geçirdiğimden mi bilmem beni ürperten, uzak diyarlara götüren anılarımı sürekli düşünür oldumm.. 
özlemişim.. 
hemde çok.. 
kuzenlerimle tutarsızca sokak sokak dolaşmayı.. 
kuş sesleriyle uyanmayı, esen yeli iliklerimde hissetmeyi, güneşin tadını, salçalı ekmekleri, mis kokulu domatesleri,misket oynamayı, kaçamak dondurmaları, ayçiçek tarlalarını, yıldızlara bakarak hayaller kurmayı, teyzelerin şefkatini, amcaların şakalarını,gece yarılarına kadar saklanbaç oynamayı...
o kadar uzunki bu liste.. 
çok özlüyorum o günlerii.. çocukluğumu.. masumluğumuzu.. herşeyii.. 


10 gün boyunca anılarımla içiçe tatil yaptım.. burnumun direği sızladı.. keşke yine çocuk olsam.. derdim tasam olmasa.. 
tüm çocuklar arkadaşım hatta kardeşimm olsa.. çilek reçelli ekmeklerimizi paylaşsakkk.. 
herşey yine yeniden masum olsa..